Kelime incelemenin ikinci konusu " bad - kötü " üzerine. Bad kelimesinin değişik kullanımlarını göreceğiz.
If the quality or standards are not good, it is bad. " In this restaurant, the food is really bad and the service is poor." / Bu restoranda yemekler kötü ve servis zayıf.
nasty / kötü, pis
bad / kötü, bozuk, fena
horrible / korkunç, kötü
awful / korkunç , berbat
unpleasant / tatsız , hoş olmayan
I had a horrible dream last night. That was really bad. ..kötü bir rüya.
She made really nasty tea..... kötü,pis çay
I can feel an unpleasant smell coming from the kitchen.....kötü bir koku
hopeless / umutsuz
bad / unhealthy, sağlıksız
Dian is hopeless at playing soccer. Dian'ın futbol oynamada umudu yok.
Eating too much is bad. Çok yemek kötü bir şey.
wrong / yanlış, if something is not needed, or not wanted
I think I chose the wrong way. Sanırım yanlı yolu seçtim.
damage / zarar ( vermek ), to make something useless
The earthquake destroyed the city and damaged a lot of old buildings../ Deprem şehri yıktı geçti ve eski binalara zarar verdi.
unsatisfactory / tatmin etmeyen, iyi olmayan
This answer is quite unsatisfactory. Bu cevap......
Harm / zarar verme, to damage someone's situation.
This behaviour gave harm to our relation. Bu davranış ilişkimize zarar verdi.
Worse, dahakötü
This footballer is worse than the last one. He is hardly standing on the pitch. ...Bu geçen senekinden daha kötü. Sahada zorla duruyor...
His maths is worse than any other lessons this year. Matematiği bu yıl diğer bütün derslerden daha kötü.
Get worse / deteriorate, eskisinden daha kötü olma
Our team position is getting worse than the last year / deteriorating.
Aggravate / to make worse, daha kötü hale getirme
We have only aggravated the situation. Sadece durumu daha kötü yaptık.
Worst / en kötü
It was the worst season for the agriculture in the country. Ülke tarımı bu sezon en kötü sezondu.
Awful, terrible = çok kötü
I am a terrible cook. Kötü bir aşçıyım.
atrocious, horrendous = son derece kötü
His behaviour against us is atrocious and nobody knows the reason. Bize karşı davranışı son derece kötü ve sebebini kimse bilmiyor.
Lousy = Çok kötü ve hayal kırıklığı yapan
That was a lousy day today because of the fight in the class. .............Bügün çok kötü bir gündü....
Unbearable = dayanılmaz
unbearable smell. dayanılmaz koku
horrible , sinister = korkutucu
The tsunami's sound was really sinister.
Foul , disgusting = son derece kötü, hoş olmayan
Disgusting food was the only subject that people were talking about. İnsanların konuştuğu tek konu son derece kötü yemeklerdi
Catastrophic ; felaket sonuçlu, catastrophy , felaket
Disastrous = kötü etkisi olan olay
New busines is going disatrously. Son derece kötü gidiyor yeni iş.
His exam was really catastrophic.