"The early bird catches the worm."
Erken kalkan, yol alır sözünün İngiliz usulüdür. Başarmak istiyorsanız, erken uyanmalı ve çalışmaya başlamalısınız.
"Never look a gift horse in the mouth."
Eğer birisi size bir şey hediye etmeyi teklif ediyorsa, bunu sorgulamayın.
"You can't make an omelet without breaking a few eggs."
İyi bir şeyler yapmayı denediğiniz zaman, büyük ihtimalle bazı insanların canını sıkacak ya da onları sinirlendireceksinizdir. Bu insanlar hakkında endişelenmeyin ve yalnızca yaptığınız şeyin iyi sonuçlarına odaklanın.
"God helps those who help themselves."
İyi şeylerin başınıza gelmesi için beklemeyin. Sıkı çalışıp hedeflerinize ulaşmayı deneyin.
"You can't always get what you want."
İstediğiniz bir şeyi elde edemediğiniz zaman sızlanıp duymayın, bunu şikayet etmeyin.
"Cleanliness is next to godliness."
Temiz olun, Tanrı bunu sever.
"A watched pot never boils."
Eğer bir şeyin olması zaman alıyorsa, bunu yakınına gidip bakarak beklemeyin çünkü bitmesi sonsuza kadar sürecekmiş gibi gelir.
"Beggars can't be choosers."
Eğer birisinden yardım istiyorsanız, onlar size ne vermeyi teklif ediyorsa onu alabilirsiniz, seçme şansınız yoktur.
"Actions speak louder than words."
Söylemesi kolay ama yapması zor bir iş yapacağınızı belirtmek için kullanılır.
"If it ain't broke, don't fix it."
Oldukça iyi çalışan bir şeyi geliştirmeye çalışmayın. Büyük ihtimalle bir probleme neden olursunuz.
"Practice makes perfect."
Bir şeyde iyi olabilmeniz için onu pratik yapmanız gerekir.
"Too many cooks spoil the broth."
Pek çok insanın yönlendirmesi ve fikri olduğu zaman, bu kafa karıştırıcıdır ve kötü sonuçlara yol açar. İş ya da projelerin bir ya da iki güçlü lideri olmalıdır.
"Easy come, easy go."
Para kolay kazanılmışsa (loto’dan kazanmak gibi), kolay bir şekilde gider.
"Don't bite the hand that feeds you."
Eğer biri size yardım ediyorsa, onu kızdırmamaya ve hakkında kötü şeyler söylememeye dikkat edin.
"All good things must come to an end."
Sonsuza kadar iyi bir şansa sahip olamazsınız, sonunda oda duracaktır.
"If you can't beat 'em, join 'em."
Eğer birisinin davranışını değiştiremiyorsanız, siz onun yerine değişmelisiniz. Örneğin, sınıf arkadaşlarınızın parti vermey yerine ders çalışmaya odaklanmasını istiyorsunuz ama onlar parti vermek istiyorsa; belki de onlarla parti vermelisinizdir.
"One man's trash is another man's treasure."
Bir şeyin değerinin ne olduğu hakkında farklı insanların farklı fikirleri vardır.