Günümüzde çok kültürlü bir yapıya sahip olan İngiltere (özellikle Londra) geçmişte de Romalılar, Anglo Saksonlar ve Vikinglerin hâkimiyetine girerek, farklı kültürlerden etkilenmiş olan bir kraliyet ülkesidir. Ayrıca kendi aramızda İngiltere sözcüğünü tek bir ülke olarak kullanıyor olsak da, İngiliz bayrağının oluşumundan da görüleceği üzere, İngiltere, İskoçya ve Kuzey İrlanda’nın birleşiminden oluşmuş bir ülkeler topluluğudur.
İngiliz bayrağının oluşumunu merak edenler için… (union of the jack)
Keltler, İngiltere’nin bilinen ilk yerlileridir ve Romalılar, Batı Avrupa seferinde fethettikleri adaya “Britania” adını vermişlerdir. Dört yüzyıl boyunca Roma egemenliği altında kalan ülke bu durumdan fazla etkilenmedi. Fakat 5. yüzyıldan itibaren başlayan Anglo sakson (Anglus ve Sakson halkarının karışımı) akınları sonucu, ülkede yaşayan Keltler kuzeydeki (İskoçya) ve batıdaki (Galler) dağlık bölgelere göç etmek zorunda kalınca, ülke büyük ölçüde Anglo Sakson kültürünün etkisine girdi.
6. ve 7. yüzyıllarda birbirine rakip küçük krallıklar kuran Anglo Saksonlar, 8. Yüzyılda Roma İmparatorluğu ve İrlanda’nın etkisiyle Hristiyanlığı kabul etti. Diğer yandan da 759’da başlayıp, 11. Yüzyıla kadar süren İskandinav istilasına maruz kaldı. Danimarkalı Büyük Knud tarafından tamamen fethedilen Büyük Britanya adasında, Anglo Sakson hanedanı üyesi Edward (1042 – 1066) İngiltere’nin bağımsızlığını sağladı.
Edward’ın ölümünden sonra tahta geçen Harold, beş yıl boyunca Normandiya Dükü I. William (Fatih William)’ın öncülük ettiği Norman İstilası ile uğraşmıştır, fakat başarısız olunca ülke Fransa’da geniş ve zengin topraklara sahip olan Normandiya kralları ve Anjou’lu hükümdarların eline geçmiştir. Bu işgalin sonucu olarak Fransa’dan gelen ülke de Fransa’dan gelen Norman kültürü ve Anglo Sakson kültürü ile karıştı ve İngiliz dili bu durumdan önemli ölçüde etkilendi. Ayrıca Avrupa ile geliştirilen ilişkiler sonucu İngiltere Krallığı ve Fransa 1337 – 1453 yılları arasında süren Yüzyıl savaşlarına sürüklenmiştir.
Not. Tower of London, I.William döneminde işgalcilerin Thames Nehri’ni geçmelerini engellemek için inşaa edilmiştir ve kraliyet sarayı olarak da kullanılmıştır.
III. Henry, Galler ülkesindeki uç beyliklerin gelişmesini destekleyerek, 1170’de İrlanda’da “Pale” sömürgelerini kurdu.
I.Edward, Galler ülkesini fethetti ve gücünü İskoçya’ya kabul ettirmeye çalıştı.
Kral John, 1215’de kendisine karşı ayaklanan bir grup baron tarafından, kendi yetkilerini sınırlayan ve kralın yalnızca tanrıya karşı değil, halka karşıda sorumlu olduğunu belirten Magna Carta’yı imzalamak zorunda bırakılmıştır.
Magna Carta, insan hakları ile ilgili ilk yazılı antlaşma olarak kabul edilir. Ayrıca kralın yetkilerini sınırlayan ve demokrasinin çıkış noktası olan bir belgedir. İmzalanan bu belge sonucunda, House of Lords (Soylular Meclisi) ve House of Commons (Halk Meclisi) olmak üzere iki meclis kurulmuştur. Bugün hala varlığını devam ettiren bu meclis, İngiltere kral ve kraliçesinin ülkenin politikaları üzerinde doğrudan bir etkisi olmamasını sağlamaktadır.
14. ve 15. Yüzyıllarada İngiltere Krallığı çeşitli sosyal, dini ve siyasi karışıklıklar yaşadı. 1349’da “Kara Ölüm” adı verilen büyük veba salgını ülke nüfusunun çok büyük bir kısmının ölmesine yol açmış ve bunun sonucunda sosyal ve ekonomik hayatta çeşitli değişimler yaşanmıştır.
1455 – 1487 yılları arasında York Hanedanı (beyaz gül) ile Lancaster Hanedanı (kırmızı gül) arasında iki tarafın amblemleri yüzünden Güller Savaşı adını alan bir iç savaş yaşanmıştır. Bu iç savaşın sonunda Lancasterlılar galip gelirken, Tudor Hanedanı İngiltere krallığını ele geçirmiştir.
Tudor Hanedanı döneminde ülke güçlenerek İskaçya’yı geride bırakmış, VII. Henry ve VIII.Henry ülkede düzeni ve birliği sağladı ve krallık otoritesini halka kabul ettirdi. Ayrıca VIII. Henry boşanma konusunda Papa ile anlaşamadığı için Reform yaptı ve Katolik inancından ayrılarak şimdiki İngiltere Kraliçe’sinin de başında olduğu Church of England kilisesini kurdu ve başına geçti. İngiliz deniz gücü de bu dönemde kuruldu.
I.Elizabeth (1558-1603) Anglikanizmi İngiltere'nin resmi dini olarak kabul etti ve Avrupa'nın en güçlü donanması olan yenilmez İspanyol Armada'sını bozguna uğratarak imparatorluğun temellerini attı.
17. yüzyılda gün geçtikçe güçlenen İngiltere Krallığı, Kuzey Amerika’da koloniler kurmaya başladı. Pek çok İngiliz yeni bir hayata başlamak için Kuzey Amerika’ya göç etmeye başladı.
1603’de İskoç Kralı VI.James, I.James adı altında İngiltere kralı oldu ve Stuart Hanedanını başlattı. Hem İskoçya hem de İngiltere kralı olarak iki ayrı devleti idare etti.
I.James’in oğlu I.Charles krallığın mali masraflarının karşılanamaması sonucu çıkan İngiliz İç Savaşı’ında parlamento güçleri tarafından Londra’da idam edildi. Daha sonra kurulan Oliver Cromwell iktidarında, “Commonwealth” adı verilen bir cumhuriyet kuruldu.
Cromwell’in ölümünden sonra ülkede yaşanan karışıklılardan dolayı II.Charles tahta geçti ve bu dönemdeki Stuart Hanedanı hükümeti dönemine "Restorasyon Dönemi" denilmektedir. Hollanda Cumhuriyeti Hükümdarı olan III. William "Muhteşem Devrim” ile İngiltere Krallığı'nı eline geçirdi.
“1800 Birlik Kanunu” ile Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Krallığı tek bir çatı altında birleşme kararı aldı.
20.yüzyıl’da yaşanan iki dünya savaşınında başrolünde olan İngiltere, dünya lider gücü olma politikalarından vazgeçmiştir. Savaşlardan sonra Londra 1948 Olimpiyatlarına ve 1951 İngiltere Festivali’ne ev sahipliği yapmış ve kendisine ait sömürgelerden gelen pek çok farklı milletten insan ile bugünkü çok kültürlü yapısını kazanmıştır.
1950’de Londra caddelerini çift katlı kırmızı otobüsler süslemeye başlamış, 1953’ II.Elizabeth (şu anda da tahtta olan) tahta çıkmış, ve 1973’ te Avrupa Birliği’ne katılmıştır.